Otizm Eğitimi
1960’lı yıllardan bu yana, otizmin tedavisi ile ilgili yapılan çalışmalarda en iyi tedavinin eğitim olduğu görüşü benimsenmiştir. Otistik çocukların eğitiminde genelde “Davranış Değiştirme Modeli”ne dayalı eğitim programları kullanılmaktadır ve bu model sıklıkla operant koşullanma ilkelerine dayanmaktadır. Operant koşullanma; Skinner’e göre sonuçların sistematik olarak düzenlenmesi yoluyla davranışın olabilirliğini azaltma ya da arttırma işlemi şeklinde tanımlanmaktadır. Operant koşullanma tekniklerinin […]
1960’lı yıllardan bu yana, otizmin tedavisi ile ilgili yapılan çalışmalarda en iyi tedavinin eğitim olduğu görüşü benimsenmiştir.
Otistik çocukların eğitiminde genelde “Davranış Değiştirme Modeli”ne dayalı eğitim programları kullanılmaktadır ve bu model sıklıkla operant koşullanma ilkelerine dayanmaktadır. Operant koşullanma; Skinner’e göre sonuçların sistematik olarak düzenlenmesi yoluyla davranışın olabilirliğini azaltma ya da arttırma işlemi şeklinde tanımlanmaktadır. Operant koşullanma tekniklerinin temel alındığı davranışçı modelde ise; aşağıdaki basamaklara önem verilmektedir;
- l. Öncelikle çocuğun varolan performansı belirlenir ve hangi alanlarda beceri eksikliğinin olduğu saptanır.
- Beceri eksiklikleri belirlendikten sonra bu beceriler kendi içinde alt basamaklara ayrılır.
Eğitim konusu iki bölümde ele alınmıştır.
Birinci bölümde bebeklik dönemine ilişkin olarak anne-babaların alabileceği önlemler üzerinde durulmuştur.
İkinci bölümde ise, bu çocuklara verilmesi gereken temel beceriler ve bu becerilerin kazandırılması, konuşmanın geliştirilmesi ve davranış problemlerine çözümler getirilmesi açıklanmaya çalışılmıştır.
Yaşıtlarından farklı özellikler gösteren birçok çocuk için eğitimin amacı;
- Yetersizliklerin üstesinden gelmelerini sağlamak,
- Davranış problemlerini azaltmak,
- Öz bakım becerilerini geliştirmek,
- Akademik beceriler kazandırmak,
- Yaşamdan mümkün olduğu kadar zevk almalarını sağlamak olarak sıralanabilir.
Bu amaçlar doğrultusunda, eğitime mümkün olduğu kadar erken başlanması, çocuğun birçok temel beceriyi bir an önce kazanarak aile ve toplum yaşantısına uyum sağlamasını kolaylaştırması açısından yararlı olacaktır.
Otistik Çocuklar Bebeklik Dönemi Eğitimi
Bebeklik döneminde karşılaşılan en belirgin özelliklerin, çocuğun içine kapanıklığı, çevresine olan ilgisizliği, insanlarla hiç bir ilişkiye girmemesi gibi sosyal ilişkilerin eksikliği olduğunu vurgulamıştık.
Bebek, annesi etrafında dolaşırken ya da onu beslerken annesine hiç bakmıyor, konuşmalarına karşılık vermiyor olabilir; hatta yalnız kaldığı zaman mutlu görünebilir. Bazen anneler, bebeklerinin yalnız kalmaktan hoşlandıklarını, çevresindekilerin farkında olmadığını düşünerek, çocuklarını rahatsız etmemek için onunla ilişkilerini azaltırlar. Oysa annenin çocuğuna olan ilgisini azaltması, çocuğu daha da yalnızlığa, içe kapanmaya itebilir. Anne, bebeğine bu dönemde yardım edebilmek için, ilişkiyi başlatan ve sürdüren kişi olmalı, bebeğin kendine karşılık vermemesini görmemezlikten gelerek daha yakın olmaya çalışmalıdır. Çocuğunu ismi ile çağırıp, kucaklamalı, kucağına almalı, kulağına güzel sözler, şarkılar fısıldamalıdır. Annenin bebekle bu şekilde ilişki kurması, kendi yüzüne bakmasını sağlaması, hem bebeğin hoşuna gidecek hem de ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini sağlayacaktır. Annenin bebeği ile olan ilişkisinin artması, daha sonraki yıllar için iyi bir başlangıç olacaktır.
Otistik çocuğu olan anneler, bebeklik dönemine ilişkin beslenme ve uyku problemlerinden sıklıkla söz etmektedirler. Beslenme problemleri, ilk aylarda emme zayıfladığı; daha sonraki aylarda katı yiyeceklere geçmede sıkıntılar, ileri yaşlarda ise çiğneme güçlükleri olarak görülebilir. Katı yiyeceklere daha kolay geçiş için, çocuğun sevdiği sıvı yiyeceklerin arasına az miktarda katı yiyecek karıştırılabilir. Daha sonra yeni yiyeceği kabul etmesine bağlı olarak katı yiyecek arttırılıp, sıvı olan azaltılabilir. Katı yiyeceklere geçtikten sonra, çiğneme problemleriyle karşılaşılması doğaldır. Bu yüzden çiğnemesi gereken yiyecekler çocuğa yavaş yavaş tanıştırılmalı, başlangıçta çok sert yiyeceklerden ve bütün lokmalardan kaçınılmalıdır.
Bazı bebeklerde beslenme problemi yanı sıra görülen ağır uykusuzluk problemleri de anne-babayı çıkmaza sokar. Bebek her gece bağırarak ağlar, uyumaz. Bu tür uyku problemleri için, öncelikle çocuğun rahat ettirilmesi gereklidir. Bazı çocuklar karanlıkta, bazıları aydınlıkta uyumayı severler. Bazı çocukların ise yorganlarına sımsıkı sarıldıkları ve ancak üstleri sıkı sıkı örtüldüğü zaman uyuyabildiği görülmüştür. Çocuğu ayakta sallamakta iyi sonuç verebilir. Zaman zaman, çocuğu yakından tanıyan bir akraba veya arkadaşın onunla kalmasıyla, yorucu bir uğraş içinde olan anne-babanın dinlenmesi sağlanabilir.